5 Şubat 2019 Salı

GÖLGESİNDE - IRMAK ZİLELİ


Şu an bu kitap yorumunu Edith Piaf’ın o ruhu parçalara bölen, yerle bir eden sesini dinleyerek yazıyorum. Tıpkı hikâyedeki gibi, hikâyeyi okurken ruhumda oluşanlar gibi…
Kitap üç bölümden oluşuyor.
-Arayış
-Yürüyüş
-Giriş
Hikâyelerin ortak noktası psikolojik baskıyla oluşan şiddet! Bunu bize bir kadında, bir hayvanda ve de toplumsal cinsiyet meseleleriyle anlatıyor sevgili Irmak.
Kitabı okurken o kahramanlardan biri gibi düşmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Kimi zaman Leyla kimi zaman Nilgün, Ela, Aslı, Alev, Nuriye, Osman ve de yerde perişan bir şekilde yatan Zeliş oluyorsunuz.
“Arayış” bölümünde kahramanı Fikret’in eşinin bir anda ortadan kaybolmasıyla eve gelen polis memuruyla diyalogları bana Suç ve Ceza da Raskolnikov ‘u komiser Porfiry Petroviç’in psikolojik olarak sıkıştırmasına benzettim. Acaba dedim içimden “eşini mi öldürdü”...Orasını da anlatmayacağım siz de okuyun diye...

Hikâyedeki içsel konuşmalar en sevdiğim yerlerdi. Bazı kitap okuyucuları içsel konuşmaları pek sevmez ama benim en sevdiklerimdendi. İçsel konuşmaya bir örnek vereyim. “Şakayık, dediklerine göre yerinin değiştirilmesini sevmeyen bir çiçektir. Kökleri toprağın altında alabildiğince genişler, o yüzden dikerken öteki bitkilerle aralarına belli bir mesafe koymak gerekir. Rüzgârdan oradan oraya savrulan bir yaprak olmaktansa şakayık olmak daha güvenli. Fikret’i hep şakayık olduğunu düşünürüm” diyor Leyla.
İki insan evli bile olsalar kafalarındaki dünyanın çok farklı kapılara çıktığını ve karşı tarafın hiç bir zaman o kapılara bakıp empati yapıp keşfetmek istemediğini açık bir dille anlatıyor hikayede sevgili Irmak...

Leyla’nın dediği gibi elimin dokunuşlarını emanet olarak, güven verici olduklarını söyleyenlerden alıp uzatıyorum ve sımsıkı sıkıyorum cümlelerini Sevgili Zileli’nin...
Kahramanı Leyla’nın kağıt toplayıcısı Osman ile konuşmalarında şaşkınlığını gizleyemeyerek, okuruyla oyun oynayan yazarlara benzetmesi; bana hikayede de hayal ya da gerçek olup olmadığını düşündürdüğü anların olması “ içimden sevgili Irmak bizimle oyun mu oynuyorsun” dedirtirdi.” Bazı okur oyuna katılmakta direnir” Ben de gönüllü olarak zevkle oyuna katılmaya karar veriyorum. Her okuduğum kelimenin aklımın sınırlarını zorlamasını izliyorum ikinci bir göz gibi...


Hikâyenin kurgusunu çok sevdiğimi belirtmeden geçemeyeceğim. Yazan ellerine, hisseden kalbine ve kurgulayan, düşünen aklına sağlık sevgili Irmak.


Alıntılarım 📚
” Unutmak” insanın bilerek yapacağı bir şey değil ki. Syf .51
...gözlerinizi kapatsanız da gerçeklerden kaçamazsınız. Syf.57
...zaman zaman hayatınızdaki insanların yerine geçip onlar gibi düşünmeye çalışın.Syf.91
...geçmişi geri döndürmenize gerek yok, çünkü o zaten burada. Geçmiş geçmişte değil, şimdi ve burada, aramızda. Syf. 109
Geçmişin gölgesindeki bir şimdi yanılgı değilse nedir?
Anlatıcı olmazsa hikâye de yok. Hatta gerçek diye bir şey de yok. Gerçek ancak anlatılırsa var. Syf.130
İnsan kendini asla  gerçekten göremez. Bunun için bir başkasına ihtiyacı var. Syf.133
...özünde her insan yalnızdır. Bunun farkında olmayanlar debelenip dururlar, kendilerine bir eş ararlar ya da bir grubun parçası olmaya çalışırlar. Syf.144
...hepimizin ruhunu sakatlamışlar.Syf.155
İç içe geçmek sana ölüm gibi geliyor, birinin içinde erirsen yok olmaktan, bir başkası senin içinde erirse mutasyona uğramaktan korkuyorsun. Syf.164
Okur olmakla yetinmeliydim. Peki ben ne yaptım? Dünyayı beş duyuyla hissetmenin cazibesine kapıldım.Syf.181
Gerçeğin de aslında birinin kurgusu olduğunu bir türlü anlamıyor insanlar. Syf.184
İnsan evliyken de kimseye ait hissetmeyebilir. İki yabancı olabilirsiniz pekâlâ. Bir ülkenin vatandaşı olmak ama oraya ait hissetmemek nasıl mümkün oluyorsa, öyle. Syf.202
Bazı kelimeler bazı insanların üzerinde emanet gibi durur. Syf.205
İnsan birine sahip olmadan da sevebilir onu. Syf.213
İnsanın kim olduğunu bilmesi sanıldığı kadar kolay bir iş değil. Syf.215
İkinci bir göz herkes için gerekli. Bir yazarın okuru seçmesi gibi. Her okurun fikri önemli değildir ama bazılarının ne düşündüğünü bilmek ister.
İnsan ne acayip bir yaratık. Sevginin sahip çıkmakla değil, sahip olmakla ilgili olduğunu sanıyor.Syf.267
...insan bazen kendinden kaçtığı için sığınır birine.Syf.272
Hangisi daha özgür?
Bir bekleyene muhtaç olan mı, yoksa her an çekip gitme ihtimalini taşıyan mı? Syf.274
Hayat, öngörülemez bir şey, sadece insan değil. Syf.300
...bunca deneyimi bünyede tutup hem de onlar yokmuş gibi algılamak dünyayı. Ah bunu bir becerebilsem! Syf.303
Tanımadığım, hayatımda hiç görmediğim kişilerin acısını duyabilmeyi bana edebiyat öğretti. Syf.309
Özgür olmanın ama aynı anda da birine ya da bir şeye ait hissetmenin bir yolu yok mu? Syf.313


Gölgesinde
Everest Yayınları
335 sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoşgeldiniz...