4 Mayıs 2015 Pazartesi

Pusulası 'Yüreği' Olanlara



Alışkanlıklarının zincirlerini çöz, oturduğun koltuktan kalk, aynanın içindeki görüntünü değiştirmekten öteye geç, yalnızlıklarına şarkılar yazmaktan vazgeç. Unutma! Her yeni günle annelerinin rahmini yarıp çığlık çığlığa doğan insan özünde yalnızdır. Bilmediğin coğrafyalara git, bilmediğin tatları tat, bilmediğin dilde şarkılar dinle, mesela Aselin Debison’dan”Somewhere over the rainbow”dinle, bilmediğin insanlarla otur sohbet et, cümlelerin nasıl eğip büküldüğünü öğren. Kendine varan yollarda soluksuz kalma, kendini keşfet, insanların yüzlerindeki haritalar da kendine bir yeşil alan bul, sonrasın da insanların kalplerine cümlelerinle usulca dokun. Makyajla kapanmayan yerlerinin artık boyalara gerek kalmadığını öğreneceksin. İçinin geveze seslerini, ruhuna işleyen güzel bir müzikle sustur.

Kaç örümcek bağı bağlamış yüreğinden. Yeni hayatlara, yeni insanlara merhaba demek için korkma. “Nereye gidersen git, kaçtıklarını da götürürsün beraberinde” diyen sesleri duymazlıktan gel. Sadece yüreğinle yol al, sol üst cebindeki tıkırtıları izle, zamanın tıkırtıları ile karıştırma. Zaman en nihayetinde geçip gidiyor ve duyduklarımla değil, duygularımla bende varım diye bağır çığlık çığlığa. Dağlar titresin ve denizin en koyu mavisine yollarını açsın. Denizin kenarın da salaş bir çay bahçesine otur ve çay ısmarla kendine, sonrasın da yaz içindekileri, her oturanın bir şeyler yazdığı masanın pürüzlü tahtasına. Cümlelerin kanatları olduğunu unutma ve nereye uçmak isterlerse oralara uçmasına izin ver. İnsan yazdıkça kendi içine yolculuk yapar. Diğer insanların da senin yolculuğuna eşlik etmesine izin ver. Belki onların içlerinde de senin yazdığın cümlelere benzer yolculukları vardır.

Keşke her bahar geldiğinde evimizi temizler gibi ruhumuzdaki kirleri de temizleyebilsek. Belki o zaman bu yaşadığımız evrende nefesimizi tutmadan insanca yaşanacak bir yer aramak yerine, insanlar arasına karışmaktan, sokaklarda yürümekten korkmadan, yaşayabilirdik. Ruhunun aynasını göremeyen insanlar içinde, her an kötü bir şeyler olacak gibi diken üstünde yaşıyoruz. Aslında kötülük dediğimiz şey kalptedir ama biz kalplerdeki kirleri göremediğimiz için, daima görünüşe aldanıyoruz. Belki de hep bu yüzden bir yerlere gitmek istiyoruz. Aslında gittiğimizde yok. Belki diyoruz bir gün bir mucizeyle gökten inen damlalar kalplerdeki kirleri de yıkar.

Sartre’nin resimlerinden kaldırılan sigaraya alıp, incecik parmaklarımıza iliştirip dumanını okuduğumuz cümlelerin içine üfleyelim. Yüreğimizle çıktığımız her seferde, ne kadar uzun ve acımasız olursa olsun, mutlaka bir kitaptan bir arkadaş olsun o zaman kendinizi hiç yalnız hissetmezsiniz. Çünkü kitaplar kuş kadar özgür kılar insanı. Oysa insan farkında olmadan ne dağlardan geçtiğini, ne kadar düştüğünü dizlerini kanattığını, sevdiği insanların kaç defa yüreğini incittiğini unutuveriyor ve ne olursa olsun ayağa kalkmaya, yürümeye devam ediyor. Hadi kendini, keşfet, insanları keşfet, evreni keşfet ve çantandan çıkar bir kâğıt kalem yaz,  yazabildiğin kadar sensin.

Her yol dönemecinde, her adımda, her yol da durmadan yüreğine bak, yürek pusulası hep doğru yönleri gösterir. Allah’ım yüreğimizin ibresini hiç şaşırtmasın.




2 yorum:

  1. Yüreğimizin sesini takip etmemizde bazen mümkün olmuyor,misal sen onu kendine yakın buluyorsun oysa o çok uzak

    YanıtlaSil
  2. Şimdi sana ne yazsam Anlamsız gelecek.
    Yazımda vurgulamak istediğim şey birini degil herkesi sev ve yüreğinde herkese yetecek sevgi olsun demek istiyorum.
    Sevgimle

    YanıtlaSil

Hoşgeldiniz...