11 Ağustos 2016 Perşembe

Yalnız Gezenin Düşleri





Fransız yazar,düşünür,filozof,politika ve müzik teorisyeni' dir. 1749'da Ansiklopedinin müzik bölümünü kaleme almıştır. Rousseau'nun bana göre en büyük eseri, günümüzde halen üniversitelerin felsefe bölümlerinde ders kitabı olarak okutulan “Toplum Sözleşmesi”dir.

Fransız Aydınlanması’nın ‘aykırı’ sesi Rousseau, edebiyatın geleneksel türleri içinde kendisine kolayca bir yer bulamayan bu ‘anı’ ile ‘roman’ arası metinde, hayatı ile bir son hesaplaşma çabasına girişiyor. Bu hesaplaşma en başta düşünürün iç dünyasına, geçmişine yaptığı bir yolculuk anlamına gelmektedir. Yalnızca Aydınlanma’nın değil, tarihin en büyük ve en önemli devrimlerinden birini gerçekleştirmek üzere olan burjuvazinin, tarihe kendi ‘aklı’ ile yön verme hedefinin içinden yükselen uygarlık eleştirisi ve buna bağlı ‘doğaya dönüş’ çağrısıyla Romantik akıma öncülük etmiş, halk iradesinin monarşiye karşı üstünlüğünü savunan bu ‘eleştirel ses’, Rousseau’nun hayatının son yıllarında içine sürüklendiği yalnızlığın, tecrit edilmişliğin kalın duvarlarını ören sestir de.
Yalnız Gezenin Düşleri: İç dünyaya yolculuk...

Rousseau  bu kitabı on geziden oluşuyor.Birinci  gezintisini, uzun süredir içinde bulunduğu; maddi ve manevi durumunu, insanlardan kopuşunu ve “Ben kimim?” sorusunun cevabını aramakla geçiriyor.
Genel olarak gezintilerin hepsinde bir sorgulama,bir kaçış,kendini arayış var.
Sevgili Rousseau evini ve herşeyini bırakıp sakin bir köye yerleşiyor,orada kimliğini saklayıp,toplumdan uzaklaştığı bir dönem,bu muhteşem eserini temel taşları beyninde şekillenmeye başlıyor ama yazmıyor çünkü ne kitaplarını ne de kalemlerini sandıktan çıkartmıyor.Kendine gelen mektuplara cevap yazmak için kalem ödünç alıyor,yazdıktan sonra hemen teslim ediyor.Burada ne bir kitap ne de bir cümle yazıyor.Kendini  sadece doğaya ve bitkibilimine adıyor.Bitkilerin özelliklerini doğada yürüyüşler yaparak araştırmaya başlıyor.Bu köyde uzun yıllar kalıyor.Zamanın nasıl geçtiğimi anlamıyor ama yaşlandığını,hafızasının eskisi kadar güçlü olmadığını,yaşının altmış beşi geçtiğini hatırlıyor.Bu yaptığı duygusal yolculuklar sonucu oldukça duygusal bir eser  ortaya çıkarıyor.

Kitabı okurken kendi ruhunuzla konuşuyormuş hissine kapılıyorsunuz."O ruh ki, insanların elimden alamayacağı tek şeydir" Akıl sözünü işittirebildiğinde konuşur"diyor
Çevresindeki insanlar yüzünden mutsuz olduğunu "İnsanlar ,yaşamımın bütün  zevkini yüreğimden kopardılar"Syf.8 cümlesiyle anlıyorsunuz.
Ben düşlemlerimi yalnızca kendim için yazmıyorum dedikten sonra aslında kendi için yazdığını;"yaşlandığımda ölümüm yaklaştığında,umudum bitmek üzere olduğumda yazdıklarımı okumak bana yazmaktan aldığım zevki anımsatacak "diyor.
"Avuntuyu,umudu ve sessizliği ancak kendimde bulduğum için yalnızım ve kendimden başka kimseyle uğraşmak istemiyorum"Syf.10 İnsanların onu çok üzdüğünü ve anlamadığını,onlar yüzünden acı çektiğini sayfaların arasında hep yineliyor. "İnsan izi olmayan yerlerde,onların kininden kurtulabildiğim bir sığınakmış gibi şu yeşilliğin içinde ağaçların uğultusu,suların sesi ve kuşların cıvıltısı içinde rahat soluk alıyorum" cümlesinden anlayabiliyorsunuz.

Yaşamayı göze alan insanların ruhu derece derece sönmeye başlar.O sönmeyi biraz yavaşlatmak için  doğayla baş başa kalmak,doğanın içindeki sesleri duyumsamak gerekiyor.Doğa, insanlar gibi bizi umutsuz bırakmak  yerine yaşam enerjisi sağlar.O enerjiyi hissetmeliyiz.
"Mutluluk kaynağının bizde bulunduğunu,mutlu olmasını bileni  mutsuz kılmanın insanların elinde olmadığını deneyimle öğreneceksiniz."
Öğrene öğrene yaşlanacaksınız.
İnsanların sizi içine düşürdüğü acıları,tuzakları bir bir gördüğünüz halde yine de ona engel olamadığınızı  ve sevgilerinin de yalan olduğunu deneyimliyorsunuz ama nedense içimizdeki  iyilikten dolayı onlara inanıyor, üzülen yine biz oluyoruz.
"Bana aşıladıkları sevgiden,o sevgini içten olmadığını hissediyordum.Kimseyi umursamayan bir yalnız olarak yaşamımı sürdürüyordum."

"Uzun süren kaygılardan sonra ,payıma düşmesi gereken umutsuzluk yerine  ruh dinginliğine erince,mutluluğa bile kavuştum.Çünkü ömrümün her günü bir öncekini bana zevkle anımsatmakta ve ertesi gün için de başka bir şey dilememekteyim. Bu fark neden ileri geliyor? Tek bir şeyden,zorunlu olmaya ses çıkartmadan boyun eğmeyi öğrenmekten"
"Mutluluk sürekli bir ruh durumudur ki,yeryüzünde insanlar için kurulmuşa benzemez.Bu dünya da her şey kararsızlığı gösterir.Çevremizde her şey değişir.Kendimiz de değişiriz ve kimse bugün sevdiğini yarın da seveceğinden emin olamaz."

Son söz ile yazımı bitiriyorum.
Mutluluğun dış belirtileri yoktur;onu keşfetmek için mutlu insanın yüreğindekini  görebilmeli...
Sahi sen mutlu musun?

Harika bir kitap,herkesin okuması gereken bir kitap,bir şey bulamasanız bile kendinizi bulursunuz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoşgeldiniz...